Bana çok uzun zamandır sorulan bir soru bu. Neden 5’te kalkıyorum? Bunu nasıl başarıyorum? Sadece sabah çok erken uyananların anlayabileceği bir şey bu, sabah 5’te kalkmanın büyüsü. Sadece zaman kazanmakla kalmazsınız, daha enerjik, daha dingin, daha huzurlu bir insan olursunuz. Kendinize zaman ayırdığınız için ve herkesten evvel yola koyulduğunuz için işteki başarınız artar. Bunda artan yaratıcılığınızın da etkisi vardır. Gün uzun olunca her şeye yapabilecek zaman bulursunuz. Sabah sessizliği size kimsenin veremeyeceği bir armağan sunar. Kendini keşfetmenin büyüsü. Ve bu armağan yeryüzündeki tüm armağanlardan daha değerlidir. Çünkü kendini bilen insan İnsan-ı Kamil olma yolundaki en önemli adımı atmış, Hallac’ı Mansur’un En-el Hak dediği duruma girmiştir… Devamı 👉🏻 youtube kanalımda…
Bu sabah çocuklara hayal kurmanın öneminden bahsettim. Bana bunu çocukken babam öğretmişti ama arkasındaki bilimsel gerçekler bilmiyordu. Sadece inanırsan olur derdi. Dediği gibi oldu. Ne hayal ettiysem hepsini deneyimledim ve deneyimlemeye de devam ediyorum. Ama ne kadar çok insan hayal kurmaktan o kadar uzak ki, tahmin edemezsiniz. Bunda biraz da hayal kurmanın tembel işi, boş şeyler olduğunu bize dikte eden kültürel kodlar var. Benim annem de böyleydi. Ne zaman babamla hayal kurmaya başlasak baba kız başladınız yine der kızardı. Oysa bugün daha iyi anlıyorum, babamın bana en büyük hediyesi hayal kurmayı öğretmiş olması. Bu yüzden çocuklarıma bunu erken yaşta öğretmek istedim. Hayal etsinler, inanırlarsa aşamayacakları engel, başaramayacakları hiçbir ley olmadığını, sınırları sadece kendilerinin belirlediğini öğrensinler. Rüzgar Olmak İsteyen Çocuk kitabımda çocukları bunu anlatırken umarım bir gün okullarda da hayal kurma dersleri verilir diye umut etmiştim. Kim bilir, belki gerçekleşir bir gün. O güne değin bu sorumluluk bizde. Düşünsenize, insan daha çocukken “kendi gerçekliğini yarattığını” bilseydi nasıl bir yaşamı olurdu sizce?
Kendini bu dünyanın en üstün varlığı gören zavallı insanoğlu! Sen bir hiçsin! Kendi yarattığın sahte dünyadanda her şeye hükmedebileceğini zannediyorsun ama kendi nefsini bile kontrol altına alamayan aciz bir zavallı olarak değil dünyaya hükmetmek kendine bile hükmedemezsin. İstediğin kadar kumdan kaleler yap! İstediğin kadar değerli zannettiğin kağıt biriktir! İstediğin kadar istifle! İstediğin kadar korunaklı duvarlar inşa ettiğini zannet! Bir depremle, bir selle, bir kıtlıkla efendisi olduğunu zannettiğin dünyan yerle bir olur! Bu gezegen üzerinde yaşayan bitkisinden hayvanına var olan tüm canlıların tek bir kaynağa bağlı olduğunu idrak edemeyen zavallı! Sonun milyonlarca yıl önce kurduğun ve yerle yeksan olan o medeniyetler gibi olacak! Her şeye en baştan başkayacak ama bir adım ileri gidemeyeceksin! Çünkü sen var olan yaratıkların arasında en acımasız, en korkunç, en cani ve ne acıklı ki tam tersini zannetsen de en akılsız olanısın!
Yaşadığını yaşamadan, sözüm olan inandığın dinlerin emrettiklerini dahi anlamayan aptal! Öyle aptalsın ki nefes alman bile gereksiz aslında! İki yüzlüsün! Dışarıya ahlaklı maskesi takıp evde çocuklarını taciz ediyor, pis emellerin için bu dünyanın en masumlarını, çocukları ve hayvanları kullanıyorsun! Dininin sana yasakladığı yalan senin var oluş şeklin zaten. Okuduğunu dahi anlamayan beyinsiz! Sen bir canlıyı öldürerek aslında neyi öldürdüğünün farkında dahi değilsin! Kutsal Kitaplarının her şeyin O olduğunu anlatmak için kullandığı meselleri, alogorileri gerçek sanan şapşal! Öyle acınası bir mahluksun ki yok olsan keşke!
Sen bu dünyanın kanser hücrelerisin! Ve dünya daha evvel defalarca yaptığı gibi atacak o hücreleri üzerinden! Yok olacak batasıca medeniyetin!
#sokakhayvanlarısahipsizdeğil
Not: Lütfen bu hastag ile Konya’da olanlara sen çıkartın! Susmayın! Bu düzenin çarkına susarak bir taş da siz döşemeyin! Ve lütfen, eğer çocuklarınıza kalacak bir dünya olsun istiyorsanız bu protestoya katılın! Her şeye zaman ayırıyorsunuz. Bir kez de bunun için ayırın! Hayatınızda ilk kez kendi bencilliklerinizden sıyrılıp bütün için bir şey yapmayı deneyin! Ne yaparsanız katlanarak size geri gelecek unutmayın!
Bundan 3,5 sene önceydi. Bir sabah son on beş yılımı komple değiştiren, kendimi hep aynı yerde takılıp kalan bir filmin içindeymiş gibi hissetmeme neden olan ve senaryosu asla değişmeyen döngülerimi değiştirmemi sağlayan bilgileri sizlerle paylaşmaya karar vermiştim. Biliyordum ki neden hep aynı şeyleri yaşayıp duruyorum diyen çok insan vardı ve sorunun kendilerinden kaynaklı olduğunu bilmedikleri gibi nasıl bir çözüm bulacaklarını da bilmiyorlardı. Tıpkı benim gibi. Ben de bu yolda sayısız yol denemiş, eğitimler almış, öğrenmediğim disiplin, deneyimlemediğim tecrübe kalmamıştı. Elbette o sıralarda öğrenci hazır oluncaya kadar öğretmenin belirmeyeceğini bilmiyordum. Ama içimdeki bir ses en başından beri bana fısıldıyordu. “Burada senin göremediğin, algılayamadığın bir şeyler var.”Zira daha çocukken gözlerimin aslında her şeyi görmediğini, kulaklarımın her sesi duymadığını, var olan tüm boyutları algılayamadığımı öğrenmiştim. Gerçekliği bu kadar sınırlı algılıyorken başıma gelen şeylere nasıl kader diyebilirdim?Ve böylece girdiğim yol beni komple değiştirdi. Hayatım, ilişkilerim, kariyerim değişti. Elimdeki sihirli lambayı kullanmayı öğrenmiştim.Ve sizlerle paylaşmaya karar vermiştim. O günden bugüne burada hep beraber defalarca 21 günlük çalışmalar yaptık.Arkasından son kitabım “Sen Değişirsen Her Şey Değişir” geldi.Hem kitap hem buradaki çalışmalarımız pek çoğunuza yardımcı oldu. Duymaktan mutluluk duyduğum gelişmeler hem bana hem size ilham oldu. Elbette buradan sadece bir post yazarak elimden gelen o kadardı. 3,5 senedir çok defa seminer vermemi talep ettiniz benden.Vakitsizlik, ağır sorumluluklar nedeniyle hep erteledim durdum ne yazık ki. Ama içimdeki o ses yeniden fısıldadı.Tam da uranüs kavuşumlu bir ay tutulmasının etkisi altındayken.
Eğer sürekli tekrar eden döngünüzden çıkıp hayal ettiğiniz deneyimi yaşamak ve kendi içinize doğru bir seyahate çıkmak için hazırsanız bu cuma (11.11.22) vereceğim “Sen Değişirsen Her Şey Değişir” atölyesine sizi bekliyorum. Sınırlı katılımcı ile zoom üzerinden yapacağım bu atölye programının hayatınızdaki döngüleri kırıp, birçok şeyin ilk adımı olacağına eminim. Hadi,başlıyoruz.
Bilgi İçin : [email protected]
Tatil demek etimolojik olarak salmak, başıboş bırakmak demek. Ancak hiçbir zaman salabilen biri olmadığımdam hayatımın hiçbir dönemi uzun uzun tatil yapabilen biri de olamadım. Çok da özenirim sezon başında tatile çıkıp haftalarca tatil yapanlara ama gel gör ki ben hem salamadığımdan, hem de beşinci gün sıkılmaya başladığımdan hep tatillerimi böldüm hayatım boyunca. Bu yüzden hiç yazlıkçı da olamadım. Armut da dibine düşermiş. Çocuklar da sık sık tatil istiyor ama uzun uzadıya değil, sürekli yer ve mekan değiştirmek istiyorlar. Şimdi şuraya gidip kalalım, şimdi buraya durumu. Çeşme’ye uzun zamandır gelmemiştim, arkadaşlarımımla hasret giderdiğim bu tatil çok iyi geldi bu nedenle. Bu arada uzun zamandır sizlerden uzak kaldığımın da farkındayım. Düzenli olarak videolar çekmek istiyorum burada sizler için. Neler konuşmamı istersiniz, bu postun altına yazarsanız çok sevinirim. Sevgiler…
Tatil demek etimolojik olarak salmak, başıboş bırakmak demek. Ancak hiçbir zaman salabilen biri olmadığımdam hayatımın hiçbir dönemi uzun uzun tatil yapabilen biri de olamadım. Çok da özenirim sezon başında tatile çıkıp haftalarca tatil yapanlara ama gel gör ki ben hem salamadığımdan, hem de beşinci gün sıkılmaya başladığımdan hep tatillerimi böldüm hayatım boyunca. Bu yüzden hiç yazlıkçı da olamadım. Armut da dibine düşermiş. Çocuklar da sık sık tatil istiyor ama uzun uzadıya değil, sürekli yer ve mekan değiştirmek istiyorlar. Şimdi şuraya gidip kalalım, şimdi buraya durumu. Çeşme’ye uzun zamandır gelmemiştim, arkadaşlarımımla hasret giderdiğim bu tatil çok iyi geldi bu nedenle. Bu arada uzun zamandır sizlerden uzak kaldığımın da farkındayım. Düzenli olarak videolar çekmek istiyorum burada sizler için. Neler konuşmamı istersiniz, bu postun altına yazarsanız çok sevinirim. Sevgiler…
Tatil demek etimolojik olarak salmak, başıboş bırakmak demek. Ancak hiçbir zaman salabilen biri olmadığımdam hayatımın hiçbir dönemi uzun uzun tatil yapabilen biri de olamadım. Çok da özenirim sezon başında tatile çıkıp haftalarca tatil yapanlara ama gel gör ki ben hem salamadığımdan, hem de beşinci gün sıkılmaya başladığımdan hep tatillerimi böldüm hayatım boyunca. Bu yüzden hiç yazlıkçı da olamadım. Armut da dibine düşermiş. Çocuklar da sık sık tatil istiyor ama uzun uzadıya değil, sürekli yer ve mekan değiştirmek istiyorlar. Şimdi şuraya gidip kalalım, şimdi buraya durumu. Çeşme’ye uzun zamandır gelmemiştim, arkadaşlarımımla hasret giderdiğim bu tatil çok iyi geldi bu nedenle. Bu arada uzun zamandır sizlerden uzak kaldığımın da farkındayım. Düzenli olarak videolar çekmek istiyorum burada sizler için. Neler konuşmamı istersiniz, bu postun altına yazarsanız çok sevinirim. Sevgiler…
Bir süredir bir ağırlık var üzerimde. Sürekli bir sorgulama hali. Bugüne kadar ne yaptım, ne yapacağım, şu andaki seçimlerimden mutlu muyum? Bu yoğunluk hep böyle devam mı edecek? Yalnızlık özlemi. Çok gençken yaptıklarımı yapma arzusu. İlk başta aşırı yorgunluktan zannettim. Ancak çok yakın bir arkadaşım orta yaş krizi bu demesin mi? Bana asla uğramaz zannettiğim bu durumun içindeymişim ne zamandır aslında. Biraz araştırınca bunun yetişkinlerin buluğ çağı olduğunu anladım. Bir ergen ne hissediyorsa siz de benzerini hissediyorsunuz bir anda. Bir ergen önündeki engel nasıl annesi ve babasıysa sizin de sorumluluklarınız oluyor bu yaşta. Tabi tamamen kafası atıp her şeyi bırakıp çekip gidenler de yok değil. Genelde erkeklerde bu şekilde oluyor. Ama bunu yapan kadınlar da yok değil. Eğer böyle bir ruh hali içindeyseniz kendinize özen gösterin. Bunun geçici bir süreç olduğunu bilin ve bilincinizin artık çok da genç olmadığını kabul etmek istemediğini anlayın. Kendinize anlayış ve şefkat gösterin. Çok zorlandığınızda küçük molalar verin. Yeni bir uğraş edinin. Hedefler belirleyin ve onlara nasıl ulaşacağınızı planlayın. Sorumluluklarınızı paylaşın. Hiçbir şeyi tek başınıza sırtlanmayın. Ve unutmayın; bu noktada verdiğiniz kararlar ve yaptığınız seçimler bundan sonraki tüm hayatınızı belirleyecek. Hormonlarınızın şekillendirdiği geçici düşüncelere göre karar vermeyin. Siz o düşünceler değilsiniz… Tüm bu olanı biteni izleyen, tanık olan bilinçsiniz…
Çok değil iki asır önce tatil diye bir kavram yoktu. Britanya’da bir grup işçinin ve onların işvereninin anlaşması sonucu ortaya çıkan tatil kavramı günümüze gelene kadar elbette epey değişti. Uzadı da uzadı. Hiçbir zaman çok fazla “salamayan” ve tatil yapamayan biri olarak uzun zamandır hiç olmadı kadar saldığımı ve rahatladığımı söyleyebilirim. İlk başta bir iki gün kalır döneriz derken biraz uzattık. Bunda kaldığımız yer @zayacesme ‘nin ve burayı bana “mutlaka git bayılacaksın, odalar denize sıfır, lavanta bahçelerinin ortasında, deniz cam gibi, hiç dalga yok, tam sizlik” diye öneren arkadaşım @sebnemisgor ‘ün etkisi büyük. Hem biz hem çocuklar günlük rutinlerimizden uzaklaştık. Uzaklaşınca haliyle günlük sorunlar da unutuluyor. Bu kadar salmama yardım ettikleri için teşekkürler. Umarım siz de salacak bir zaman yaratabilirsiniz kendinize. Çünkü salmak da dengenin bir parçası. Günaydın❤️🙂 #tavsiye ama #reklam yazmak zorundaymışız her öneri için.
Çok değil iki asır önce tatil diye bir kavram yoktu. Britanya’da bir grup işçinin ve onların işvereninin anlaşması sonucu ortaya çıkan tatil kavramı günümüze gelene kadar elbette epey değişti. Uzadı da uzadı. Hiçbir zaman çok fazla “salamayan” ve tatil yapamayan biri olarak uzun zamandır hiç olmadı kadar saldığımı ve rahatladığımı söyleyebilirim. İlk başta bir iki gün kalır döneriz derken biraz uzattık. Bunda kaldığımız yer @zayacesme ‘nin ve burayı bana “mutlaka git bayılacaksın, odalar denize sıfır, lavanta bahçelerinin ortasında, deniz cam gibi, hiç dalga yok, tam sizlik” diye öneren arkadaşım @sebnemisgor ‘ün etkisi büyük. Hem biz hem çocuklar günlük rutinlerimizden uzaklaştık. Uzaklaşınca haliyle günlük sorunlar da unutuluyor. Bu kadar salmama yardım ettikleri için teşekkürler. Umarım siz de salacak bir zaman yaratabilirsiniz kendinize. Çünkü salmak da dengenin bir parçası. Günaydın❤️🙂 #tavsiye ama #reklam yazmak zorundaymışız her öneri için.
Çok değil iki asır önce tatil diye bir kavram yoktu. Britanya’da bir grup işçinin ve onların işvereninin anlaşması sonucu ortaya çıkan tatil kavramı günümüze gelene kadar elbette epey değişti. Uzadı da uzadı. Hiçbir zaman çok fazla “salamayan” ve tatil yapamayan biri olarak uzun zamandır hiç olmadı kadar saldığımı ve rahatladığımı söyleyebilirim. İlk başta bir iki gün kalır döneriz derken biraz uzattık. Bunda kaldığımız yer @zayacesme ‘nin ve burayı bana “mutlaka git bayılacaksın, odalar denize sıfır, lavanta bahçelerinin ortasında, deniz cam gibi, hiç dalga yok, tam sizlik” diye öneren arkadaşım @sebnemisgor ‘ün etkisi büyük. Hem biz hem çocuklar günlük rutinlerimizden uzaklaştık. Uzaklaşınca haliyle günlük sorunlar da unutuluyor. Bu kadar salmama yardım ettikleri için teşekkürler. Umarım siz de salacak bir zaman yaratabilirsiniz kendinize. Çünkü salmak da dengenin bir parçası. Günaydın❤️🙂 #tavsiye ama #reklam yazmak zorundaymışız her öneri için.
Çok değil iki asır önce tatil diye bir kavram yoktu. Britanya’da bir grup işçinin ve onların işvereninin anlaşması sonucu ortaya çıkan tatil kavramı günümüze gelene kadar elbette epey değişti. Uzadı da uzadı. Hiçbir zaman çok fazla “salamayan” ve tatil yapamayan biri olarak uzun zamandır hiç olmadı kadar saldığımı ve rahatladığımı söyleyebilirim. İlk başta bir iki gün kalır döneriz derken biraz uzattık. Bunda kaldığımız yer @zayacesme ‘nin ve burayı bana “mutlaka git bayılacaksın, odalar denize sıfır, lavanta bahçelerinin ortasında, deniz cam gibi, hiç dalga yok, tam sizlik” diye öneren arkadaşım @sebnemisgor ‘ün etkisi büyük. Hem biz hem çocuklar günlük rutinlerimizden uzaklaştık. Uzaklaşınca haliyle günlük sorunlar da unutuluyor. Bu kadar salmama yardım ettikleri için teşekkürler. Umarım siz de salacak bir zaman yaratabilirsiniz kendinize. Çünkü salmak da dengenin bir parçası. Günaydın❤️🙂 #tavsiye ama #reklam yazmak zorundaymışız her öneri için.
İnsan neyi nasıl planlarsa ve yazarsa onun öyle olma ihtimali daha fazla artar. Beyine ne yüklerseniz onun öyle olduğunu size kanıtlamak için uğraşır durur. Bugün ne kötü bir gün derseniz size ne kadar kötü olduğunu kanıtlamak için uğraşır. Ne iyi bir gün derseniz de tam tersini. Bu yüzeen olumlu düşünmek ve dahası bunu yazmak, olumlu dileklerde bulunmak önemlidir. Herkes için harika bir hafta dilerim. Siz de ne arzu ediyorsanız bu haftadan yazın bu postun altına lütfen…
İnsan neyi nasıl planlarsa ve yazarsa onun öyle olma ihtimali daha fazla artar. Beyine ne yüklerseniz onun öyle olduğunu size kanıtlamak için uğraşır durur. Bugün ne kötü bir gün derseniz size ne kadar kötü olduğunu kanıtlamak için uğraşır. Ne iyi bir gün derseniz de tam tersini. Bu yüzeen olumlu düşünmek ve dahası bunu yazmak, olumlu dileklerde bulunmak önemlidir. Herkes için harika bir hafta dilerim. Siz de ne arzu ediyorsanız bu haftadan yazın bu postun altına lütfen…
Bana en çok sorulan sorulardan biridir ne okuyalım sorusu. Kitap okumak benim için var oluş meselesidir. Neyi yapmadan duramazsınız derseniz okumadan duramam derim. O nedenle ne okuyalım sorusunu önemserim. Çok çeşitli konularda okuma yapsam da bu sefer size kurgu dışı yerine çok seveceğiniz kurgular yani romanlar önermek istedim. Eminim yazı bu kitaplar eşliğinde geçirirken her anından çok zevk alırsınız… Bu arada devamı için youtube hesabıma uğramanız gerekiyor. İnstagram hesabımdaki biyografi kısmında sayfanın linkini bulabileceğiniz gibi direkt YouTube’a Başak Sayan yazmanız da mümkün. Sevgiler❤️
“Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içiyorum…”
Küllerinden doğan bir ulus yarattığın, bu topraklarda özgürce yaşamamızı sağladığın için minnet duyuyorum. Bin yıl da geçse üzerinden bu ulusun evlatları seni hep bu duyguyla, gözleri yaşlı anacak…
İnsan hayatının iplerini nasıl eline alır?? Belki de asırlar boyunca pek çok insan, filozof bu sorunun cevabını aradı. Oysa cevap çok açıktı. M.Ö 4. yüzyılda Delphi’deki Apollo Tapınağının girişine yazılmıştı bu altın harflerle. “Kendini bil!” Peki nedir kendini bilmek? Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren bilinçaltımızın kaydettiklerinin, kuşaklar boyunca atalarımızdan bize aktarılan korku, inanç, duygu ve düşüncelerin bizi oluşturduğunu, tüm beğeni, arzu, istek, korkularımızı ve tekrar eden döngülerimizi belirlediğini bilmek biraz korkutucu belki ama asıl korkutucu olan insanın kendini bilme yolculuğuna çıkmadan uyurgezer bir halde ona ait olmayan ya da yanlış olan inançları ve düşüncelerinin prangasında kendi hapishanesinde yaşaması. Oysa yapılması gereken çok kolay. Kendini bilmek. Bunun için de bilinçli farkındalık ile ona egemen olan inanç kalıplarını, o kalıpların sebep olduğu düşünceleri, o düşüncelerin yarattığı duyguları, o duyguların oluşturduğu tepkileri ve davranış kalıplarını fark etmek. Tabi ki bunun için kendi üzerinde çalışmak gerek ama ilk adımı atınca arkası geliyor zaten. Biraz bundan bahsetmek istedim ama tabiki videonun geri kalanını youtube’a yüklüyorum şu anda. Biraz ağır ama birkaç saate bitmiş olur. Videoları geceden yüklemek daha iyi olabilir sanırım. Youtube kanalıma üye olursanız uyarı gönderiyormuş yükleme bittiğinde, bilginize. Bu video yüklenirken belki öncekilere göz atarsınız. Kanalın linkini profilime bırakıyorum. Kendinize bir iyilik yapın ve bugün kendi kendinize kalın. Kendi içinize doğru bir yolculuğa çıkın. Bununla ilgili kitaplar okuyun, eğitimlere katılmayı planlayın. Hiçbir şey yapamıyorsanız anın farkında olun. Neyi neden yaptığınızı fark etmeye çalışın. Güzel bir pazar diliyorum.
Bundan tam bir sene evvel canım @mollaoglunermin sayesinde tanışıp bir araya gelmiş ve birlikte çalışmaya karar vermiştik. İlk olarak Nigâhdar’ın yurtdışı satışı için İngilizce’ye çevrilmesi gerekiyordu. Ve Rakesh kolları sıvayıp, Boğaziçi Üniversitesindeki yoğun ders programına ve öğrencilerine rağmen 500 küsur sayfalık romanı 10 ayda tamamlamayı başardı. Bugün bunu kutlarken sırada neler olduğunu da konuştuk. İnsanın en az kendisi kadar heyecanlı bir çevirmenin olması ne güzel. Ve karakter olarak bu kadar benziyor olmamız da tesadüf değil tabi. İlgi alanlarımız, sevdiğimiz şeyler, nefret ettiğimiz ve kabullenmediklerimiz, ailemiz, yaralarımız, özlemlerimiz, müzik ve sinema zevkimiz bile aynı. O nedenle benim için sadece iş arkadaşı değil dost da @rjbnptra … İyi ki girmiş hayatıma. Verdiğin tüm emek ve dostluğun için teşekkür ederim Rakesh. Sen harika bir çevirmen, olağanüstü bir öğretmen ve çok iyi bir dostsun. Sana da ayrıca teşekkür ederim Nermin. İyi’kilerimin başında geliyorsun. Yaptığın işi kimse senin kadar iyi yapamaz… İkinizi de çok seviyorum❤️
Hiçbir şeye yetişemediğinizi mi düşünüyorsunuz? Sabahları yorgun, bitkin, kendinizi kötü hissederek mi uyanıyorsunuz? Kendinize zaman ayıramadığız için mutsuz, hiçbir şeyi tam olarak yapamadığınız için suçlu, nasıl bir çözüm bulacağınızı bilmediğiniz için çaresiz olduğunuza mı inanıyorsunuz? Sabahları her zaman uyandığınız saatten 1-2 saat erken uyanmanın size neler kazandıracağını bilseydiniz kesinlikle o alarmı ertelemezdiniz.
*Sabah 5’te uyanmaya başlamak güne çok zinde ve enerjik başlamanızı sağlar. Çünkü tam da bu saatlerde insan gözünün göremediği özel bir ışık ile yıkanır dünya. Tüm canlıların gün doğarken uyanmaları bu yüzdendir. Çok uyumak insanın yorgun hissetmesine neden olur.
*Erken kalkarak hiçbir şeyi aceleye getirmeden, kendinize zaman ayırabilirsiniz. Kahvenizi içebilir, kitap okuyabilir, günlük notlarınızı tutabilir, meditasyon yapabilir, duşunuzu alabilir, maillerinizi yanıtlayabilir, iş programınızı yapabilirsiniz. Her şeye yettiğinizi ve kendiniz için zaman ayırabildiğinizi görmek size kendinizi çok iyi hissettirir.
*Herkesten saatler önce güne başladığınızda insanlar uyanırken siz pek çok işinizi halletmiş olursunuz. Bu da size spor, sosyalleşmek veya keyifli aktiviteler için ekstra zaman kazandırır.
*Beden fabrika ayarlarına döndüğü için daha sağlıklı bir bünyeye sahip olursunuz.
*Sabah sessizliğinde inanılmaz yaratıcı fikirlerin zihninize akın eder. Kariyerinizi geliştirecek pek çok fikri bu sayede bulabilirsiniz.
#Tarihe damgasını vurmuş pek çok lider, iş insanı, sanatçı, yazar ve sporcunu tam olarak bu ritme uygun yaşarlar. Çünkü hepsi kariyerlerinde elde ettikleri başarının güne erken başlamakla ilgili olduğunu bilirler.
*Sabah sessizliğinde kendinizle yüzleşir, sizi aşağı çeken, yolunuza engel olan pek çok düşünce ve duygunuzu fark edebilirsiniz. Sessizlik dinginliğin de anahtarıdır ve o dingin ruh hali gün boyu devam eder…
İnsanın ruh hali de mevsimler gibidir… Zira her şey birbirinin ayn’ıdır aslında…
Doğduğumuz andan beri gördüklerimiz, duyduklarımız, algıladıklarımız, içine doğdumuz ailenin, kültürün bize öğrettikleri, hiç tanımadığımız atalarımızdan aktarılanlar bilinçaltımıza işlemdi, zaman içinde kalıplara dönüştü. Bu kalıplar bizi belli şekillerde düşünmeye, o düşünceler belli duyguları hissetmeye, o duygular belli bir davranış şekli geliştirmemize neden oldu. Beynimiz tüm bunlar asgari şekilde enerji tüketerek yapabilmek için belli bir düşünce rutini oluşturdu. Elbette o düşünceler bu döngüyü izlemeye devam etti ve kısır döngü oluştu. Böylece adına kader dediğimiz bir olgu meydana geldi. Biz öyle olduğumuz için kaderimiz de böyle oldu. Çünkü ne düşünürsek, ne hissedersek, nasıl davranırsak yaşamımızda karşılaşacağımız şeyler de onlar olur. Bu döngü sadece önce fark ederek, sonra üzerinde hiç bıkmadan, sebatla çalışarak yıkılır. Ve her gün yeni bir ben için yeni bir başlangıçtır. Günaydın…
Hadi hazırsanız akşama buluşalım!
Bugün saat 14:01’de Boğa Takım Yıldızının 16. derecesinde bir ay tutulması gerçekleşiyor. Üstelik Uranüs ile neredeyse partil bir kavuşumla. Aralarında sadece 1 derece var. Oldukça uranüsyen, her an her şeyin olabileceği etkiler yaratan bir tutulma.
2005 senesinde astroloji eğitimime başlarken tutulmalardan, özellikle ay tutulmasından çok korkardım. Çünkü eğitime başlamadan evvel 2 sene boyunca kendi kendime öğrenmeye çalışmış, iyi kötü takip ederken her ay tutulmasında yaşadıklarım nedeniyle korkmaya başlamıştım. Zaten ilk ders hocam Hakan Kırkoğlu herkese neden bu ilmi öğrenmek istediklerini sorduğunda benim cevabım yaşanacakları önceden bilip önlem almak demiştim. Elbette o zamanlar karmadan, hermetik yasalardan, hayatımda ne oluyorsa benim içimdeki bir durumdan kaynaklandığını bilmediğimden olacakları engelleyebileceğimi sanıyordum. İnsan kendini tanımazken nasıl hayatının gidişatını değiştirebilir ki?
Bugün bilen bilmeyen ya da bilerek korku pompalayan çok kişi görüyorum etrafta.Size sadece şunu söylemek istiyorum; hiçbir doğa olayı korkutucu değildir.Buna depremler dahildir. Korkutucu olan uykuda olan insanların eylemleridir.Kötü olarak nitelenen hiçbir olay kötü değildir. Evrenin sizi bir durumdan çıkartmak ve gitmeniz gereken yöne yöneltmek için zorlamasıdır.Çünkü olması gereken odur. İşinizden çıkarıldıysanız belki hayallerinizdeki işe başlayabilmeniz içindir.İlişkinizde kötü bir durum yaşadıysanız bu belki gerçekleri görüp yolunuzu çizebilmeniz içindir. Boşanma aşamasına geldiyseniz belki aranızdaki ilahi kontrat bitmiş, hayatlarınızdaki oynamanız gereken rol sona ermiş, yeni bir perde açılmak üzeredir. Hiçbir şey sadece iyi ya da sadece kötü değildir. Her şey içinde iki yönü de barındırır.
Bundan yola çıkarak akşam bir canlı yayın yapayım dedim. Hem bu ay tutulmasının etkilerini hermetik felsefe eşliğinde konuşuruz hem de cuma günü 11.11’de başlayacak olan online atölyem hakkında sorularınızı yanıtlarım, biraz içerikten bahsederim. Eğer bir maniniz yoksa hepinizi 21:00’de burada canlı yayına bekliyorum.
Not: Atölye için bazılarınız yanlış yere mail atmışlar. [email protected] adresini kullanın lütfen.
Onu tanıdığımda 18 yaşındaydım. İstanbul’a yeni gelmiş gencecik bir kız olarak bana verdiği destek, öğütleri, neyi nasıl yapmam gerektiğini anlatışı kurtlar sofrasında hayata tutunmaya çalışırken benim için altın değerindeydi. Bu 25 sene içinde bazen çok yakın olduk, çok sık görüştük, bazen yıllarca hiç konuşmadık. Ama yeniden bir araya geldiğimiz her seferinde sanki aradan hiç zaman geçmemiş gibi devam ettik. Benim için her şeyi bilen, her şeyi sorabileceğim bir kaynaktı o. Aksiydi. Aynı zamanda tatlı. Ne zaman ne yapacağını kesinlikle kestiremezdiniz. Her şeye kimsenin bakmadığı yerden bakar, sözünü asla sakınmaz, kimseye benzemezdi. Pazar kahvaltıları meşhurdu. O kahvaltılarda beklemediğim anda ne çok azar işittim bilmiyorum. Azarı yememek için dikkatli davranmaya çalışsam da işe yaramazdı. Aslında etrafındakilerin zihinlerindeki tabuları yıkmak istiyordu. Çoğunlukla aynı fikirde olmak onun için ezberletilen dogmaları kabul etmek demekti. Bu nedenle klişelerden nefret eder, klişe bir şey yaptığınız ya da söylediğiniz zaman kızardı. Herkesin kendisi olmasını isterdi. Mış gibi değil. O öyleydi çünkü. Onu en son evlenmeden önceki sene görmüştüm. Neredeyse 10 senedir görüşmedik hiç. Bu süreçte iyice yaşlandı. Aksileşti. Kalplerden silinmeyen kötü yazılar yazdı insanlar için. Herkes gibi içinde hem iyiyi hem kötüyü barındırıyordu. Dilini iyilik yapmak için olağanüstü bir biçimde kullandığı gibi zehirli bir yılan gibi de kullanıp sokabilirdi. Ki bunu en son yapışıyla pek çok insanın kalbinden silindi, insanlar haklı olarak ona ve diline öfkelendiler. Ben de dahil. Ama bir yanım onun diğer tarafını da görmüş tanımıştı. Ölüm haberini alınca çok üzüldüm. Hıncal Ağabey bir devirdi. O devir bitti, kapandı. Bize yaşlandığımızı, herkesin bir gün bu diyardan geçip gideceğini, önemli olan şeyin kalp kırmadan özgün olmak olduğunu istemeden de olsa öğreterek gitti. Allah rahmet eylesin. Kaynağa doğru çıktığın yolculukta yolun açık olsun Hıncal Ağabey….