Acele ötesi bir hafta oldu.
Huzursuzlukla, saçmalıklarla dolu.
İstanbul’u bi özlemişim bi yeteri kadar özleyememişim.
Yulaf sütün içine biraz filtre kahve ile keyif katıyorum.
Biraz ağlangaçlı günlere pembe gözlüklerle bakıyorum.
Sizden ne haber?
2009’du sanırım.
Özel bir tiyatronun seçmelerini kazanarak profesyonel hayata adımımı attım.
Gösterdiğim tek vefa, profesyonelliğin kendisine dairdir.
Dürtülerimi esaretten, duygusal manipülasyona ve istismara karşı vahşilikten, yalana teşvik edecek çevresel faktörlerin korkusundan kendimi törpülemek..
Cılız kalmak, çıplak, ürkek, sessiz biri olmak:
Lakin güzel, alımlı, teşvik ettiren, yalnızca madde boyutuna hitap eden güzel bir aksesuar olarak daima dikkat çekmek.
Bunlarla çok mesaim de olmadı. Yalnızca fotoğraflarda kusursuz olunması bence gerçekle yaptığımız en iyi anlaşmadır.. İsteyen façasına şekil verir, ayağını kafasına diker.. zerre ilgilenmem.
Oyuncunun en iyi izleyici olduğunu biliyorum.
Oyunculuğun da izlenimcilik süzgecinden geçmesinin şimdilerde olmasa da uzunca bir dönemdir mutlak olduğunu.
Oyunculuk, insanidir. Oyunculuk, dürtüseldir.
Oturduğunuz yerde sizi hayatın gıcık etmesidir.
Saçma sapan bir bitkiye Yaradan’ın mucizesi olarak da bakmaktır..
Bazen 5-6 ay çalışmam. Elime senaryo almam. Bazen de alamam. Uygun bi şeyler olmaz.
Ben o aralarda oyuncuyumdur. O aralarda bana ne oluyorsa, elime senaryo aldığımda, başkasına göre boş geçirdiğim o hafta sonundan bir anın içine yerleşiyorumdur.
Şimdilerde televizyonlarda oynayan ve daima güzel arayan bazı yapımlara bakıyorum.. inatla bir kilolu aktör-aktris, dişleri aralık, saçları beyaz, bedensel engelli, kırışıklıklarına müdahale etmemiş .. ve daha bir çok örnek ..
Öyle az ki..
Müge Anlı’yı seyrediyoruz mesela.. çeşit çeşit katil, yalancı, mağdur.. boy boy insan görüyoruz.. kendi gibi olan fiziksel..
Müge Anlı’yı biri oynasa.. tüm bu program hikayesini.. gerçekçi bir anlatımla..
karşıdaki uzun koltuğa oturacak aktörler çoktan hayata küsüp başka sektöre geçmiş olacaklar..
-bir amacım yok farkındalık sadece.
Görüyorum ki yeni dünya anlatımı şöyle sektörde:
Evet biz değişiyoruz. Hatalarımızdan ders çıkarıyoruz.
Ama sen yine de sus.
Şimdi görüyorum türlü türlü saf işlerle saf değiştiren kimlikleri ve o yarışları.
Şimdilerde dizilerde göremiyoruz demişsiniz.
Ben kesemi dolduruyorum.. izliyorum..
hiç yorulmadan.
Belki rüzgar hafifleyince..
Lakin bol bol filmlerde..
🌹
2009’du sanırım.
Özel bir tiyatronun seçmelerini kazanarak profesyonel hayata adımımı attım.
Gösterdiğim tek vefa, profesyonelliğin kendisine dairdir.
Dürtülerimi esaretten, duygusal manipülasyona ve istismara karşı vahşilikten, yalana teşvik edecek çevresel faktörlerin korkusundan kendimi törpülemek..
Cılız kalmak, çıplak, ürkek, sessiz biri olmak:
Lakin güzel, alımlı, teşvik ettiren, yalnızca madde boyutuna hitap eden güzel bir aksesuar olarak daima dikkat çekmek.
Bunlarla çok mesaim de olmadı. Yalnızca fotoğraflarda kusursuz olunması bence gerçekle yaptığımız en iyi anlaşmadır.. İsteyen façasına şekil verir, ayağını kafasına diker.. zerre ilgilenmem.
Oyuncunun en iyi izleyici olduğunu biliyorum.
Oyunculuğun da izlenimcilik süzgecinden geçmesinin şimdilerde olmasa da uzunca bir dönemdir mutlak olduğunu.
Oyunculuk, insanidir. Oyunculuk, dürtüseldir.
Oturduğunuz yerde sizi hayatın gıcık etmesidir.
Saçma sapan bir bitkiye Yaradan’ın mucizesi olarak da bakmaktır..
Bazen 5-6 ay çalışmam. Elime senaryo almam. Bazen de alamam. Uygun bi şeyler olmaz.
Ben o aralarda oyuncuyumdur. O aralarda bana ne oluyorsa, elime senaryo aldığımda, başkasına göre boş geçirdiğim o hafta sonundan bir anın içine yerleşiyorumdur.
Şimdilerde televizyonlarda oynayan ve daima güzel arayan bazı yapımlara bakıyorum.. inatla bir kilolu aktör-aktris, dişleri aralık, saçları beyaz, bedensel engelli, kırışıklıklarına müdahale etmemiş .. ve daha bir çok örnek ..
Öyle az ki..
Müge Anlı’yı seyrediyoruz mesela.. çeşit çeşit katil, yalancı, mağdur.. boy boy insan görüyoruz.. kendi gibi olan fiziksel..
Müge Anlı’yı biri oynasa.. tüm bu program hikayesini.. gerçekçi bir anlatımla..
karşıdaki uzun koltuğa oturacak aktörler çoktan hayata küsüp başka sektöre geçmiş olacaklar..
-bir amacım yok farkındalık sadece.
Görüyorum ki yeni dünya anlatımı şöyle sektörde:
Evet biz değişiyoruz. Hatalarımızdan ders çıkarıyoruz.
Ama sen yine de sus.
Şimdi görüyorum türlü türlü saf işlerle saf değiştiren kimlikleri ve o yarışları.
Şimdilerde dizilerde göremiyoruz demişsiniz.
Ben kesemi dolduruyorum.. izliyorum..
hiç yorulmadan.
Belki rüzgar hafifleyince..
Lakin bol bol filmlerde..
🌹
2009’du sanırım.
Özel bir tiyatronun seçmelerini kazanarak profesyonel hayata adımımı attım.
Gösterdiğim tek vefa, profesyonelliğin kendisine dairdir.
Dürtülerimi esaretten, duygusal manipülasyona ve istismara karşı vahşilikten, yalana teşvik edecek çevresel faktörlerin korkusundan kendimi törpülemek..
Cılız kalmak, çıplak, ürkek, sessiz biri olmak:
Lakin güzel, alımlı, teşvik ettiren, yalnızca madde boyutuna hitap eden güzel bir aksesuar olarak daima dikkat çekmek.
Bunlarla çok mesaim de olmadı. Yalnızca fotoğraflarda kusursuz olunması bence gerçekle yaptığımız en iyi anlaşmadır.. İsteyen façasına şekil verir, ayağını kafasına diker.. zerre ilgilenmem.
Oyuncunun en iyi izleyici olduğunu biliyorum.
Oyunculuğun da izlenimcilik süzgecinden geçmesinin şimdilerde olmasa da uzunca bir dönemdir mutlak olduğunu.
Oyunculuk, insanidir. Oyunculuk, dürtüseldir.
Oturduğunuz yerde sizi hayatın gıcık etmesidir.
Saçma sapan bir bitkiye Yaradan’ın mucizesi olarak da bakmaktır..
Bazen 5-6 ay çalışmam. Elime senaryo almam. Bazen de alamam. Uygun bi şeyler olmaz.
Ben o aralarda oyuncuyumdur. O aralarda bana ne oluyorsa, elime senaryo aldığımda, başkasına göre boş geçirdiğim o hafta sonundan bir anın içine yerleşiyorumdur.
Şimdilerde televizyonlarda oynayan ve daima güzel arayan bazı yapımlara bakıyorum.. inatla bir kilolu aktör-aktris, dişleri aralık, saçları beyaz, bedensel engelli, kırışıklıklarına müdahale etmemiş .. ve daha bir çok örnek ..
Öyle az ki..
Müge Anlı’yı seyrediyoruz mesela.. çeşit çeşit katil, yalancı, mağdur.. boy boy insan görüyoruz.. kendi gibi olan fiziksel..
Müge Anlı’yı biri oynasa.. tüm bu program hikayesini.. gerçekçi bir anlatımla..
karşıdaki uzun koltuğa oturacak aktörler çoktan hayata küsüp başka sektöre geçmiş olacaklar..
-bir amacım yok farkındalık sadece.
Görüyorum ki yeni dünya anlatımı şöyle sektörde:
Evet biz değişiyoruz. Hatalarımızdan ders çıkarıyoruz.
Ama sen yine de sus.
Şimdi görüyorum türlü türlü saf işlerle saf değiştiren kimlikleri ve o yarışları.
Şimdilerde dizilerde göremiyoruz demişsiniz.
Ben kesemi dolduruyorum.. izliyorum..
hiç yorulmadan.
Belki rüzgar hafifleyince..
Lakin bol bol filmlerde..
🌹
2009’du sanırım.
Özel bir tiyatronun seçmelerini kazanarak profesyonel hayata adımımı attım.
Gösterdiğim tek vefa, profesyonelliğin kendisine dairdir.
Dürtülerimi esaretten, duygusal manipülasyona ve istismara karşı vahşilikten, yalana teşvik edecek çevresel faktörlerin korkusundan kendimi törpülemek..
Cılız kalmak, çıplak, ürkek, sessiz biri olmak:
Lakin güzel, alımlı, teşvik ettiren, yalnızca madde boyutuna hitap eden güzel bir aksesuar olarak daima dikkat çekmek.
Bunlarla çok mesaim de olmadı. Yalnızca fotoğraflarda kusursuz olunması bence gerçekle yaptığımız en iyi anlaşmadır.. İsteyen façasına şekil verir, ayağını kafasına diker.. zerre ilgilenmem.
Oyuncunun en iyi izleyici olduğunu biliyorum.
Oyunculuğun da izlenimcilik süzgecinden geçmesinin şimdilerde olmasa da uzunca bir dönemdir mutlak olduğunu.
Oyunculuk, insanidir. Oyunculuk, dürtüseldir.
Oturduğunuz yerde sizi hayatın gıcık etmesidir.
Saçma sapan bir bitkiye Yaradan’ın mucizesi olarak da bakmaktır..
Bazen 5-6 ay çalışmam. Elime senaryo almam. Bazen de alamam. Uygun bi şeyler olmaz.
Ben o aralarda oyuncuyumdur. O aralarda bana ne oluyorsa, elime senaryo aldığımda, başkasına göre boş geçirdiğim o hafta sonundan bir anın içine yerleşiyorumdur.
Şimdilerde televizyonlarda oynayan ve daima güzel arayan bazı yapımlara bakıyorum.. inatla bir kilolu aktör-aktris, dişleri aralık, saçları beyaz, bedensel engelli, kırışıklıklarına müdahale etmemiş .. ve daha bir çok örnek ..
Öyle az ki..
Müge Anlı’yı seyrediyoruz mesela.. çeşit çeşit katil, yalancı, mağdur.. boy boy insan görüyoruz.. kendi gibi olan fiziksel..
Müge Anlı’yı biri oynasa.. tüm bu program hikayesini.. gerçekçi bir anlatımla..
karşıdaki uzun koltuğa oturacak aktörler çoktan hayata küsüp başka sektöre geçmiş olacaklar..
-bir amacım yok farkındalık sadece.
Görüyorum ki yeni dünya anlatımı şöyle sektörde:
Evet biz değişiyoruz. Hatalarımızdan ders çıkarıyoruz.
Ama sen yine de sus.
Şimdi görüyorum türlü türlü saf işlerle saf değiştiren kimlikleri ve o yarışları.
Şimdilerde dizilerde göremiyoruz demişsiniz.
Ben kesemi dolduruyorum.. izliyorum..
hiç yorulmadan.
Belki rüzgar hafifleyince..
Lakin bol bol filmlerde..
🌹
2009’du sanırım.
Özel bir tiyatronun seçmelerini kazanarak profesyonel hayata adımımı attım.
Gösterdiğim tek vefa, profesyonelliğin kendisine dairdir.
Dürtülerimi esaretten, duygusal manipülasyona ve istismara karşı vahşilikten, yalana teşvik edecek çevresel faktörlerin korkusundan kendimi törpülemek..
Cılız kalmak, çıplak, ürkek, sessiz biri olmak:
Lakin güzel, alımlı, teşvik ettiren, yalnızca madde boyutuna hitap eden güzel bir aksesuar olarak daima dikkat çekmek.
Bunlarla çok mesaim de olmadı. Yalnızca fotoğraflarda kusursuz olunması bence gerçekle yaptığımız en iyi anlaşmadır.. İsteyen façasına şekil verir, ayağını kafasına diker.. zerre ilgilenmem.
Oyuncunun en iyi izleyici olduğunu biliyorum.
Oyunculuğun da izlenimcilik süzgecinden geçmesinin şimdilerde olmasa da uzunca bir dönemdir mutlak olduğunu.
Oyunculuk, insanidir. Oyunculuk, dürtüseldir.
Oturduğunuz yerde sizi hayatın gıcık etmesidir.
Saçma sapan bir bitkiye Yaradan’ın mucizesi olarak da bakmaktır..
Bazen 5-6 ay çalışmam. Elime senaryo almam. Bazen de alamam. Uygun bi şeyler olmaz.
Ben o aralarda oyuncuyumdur. O aralarda bana ne oluyorsa, elime senaryo aldığımda, başkasına göre boş geçirdiğim o hafta sonundan bir anın içine yerleşiyorumdur.
Şimdilerde televizyonlarda oynayan ve daima güzel arayan bazı yapımlara bakıyorum.. inatla bir kilolu aktör-aktris, dişleri aralık, saçları beyaz, bedensel engelli, kırışıklıklarına müdahale etmemiş .. ve daha bir çok örnek ..
Öyle az ki..
Müge Anlı’yı seyrediyoruz mesela.. çeşit çeşit katil, yalancı, mağdur.. boy boy insan görüyoruz.. kendi gibi olan fiziksel..
Müge Anlı’yı biri oynasa.. tüm bu program hikayesini.. gerçekçi bir anlatımla..
karşıdaki uzun koltuğa oturacak aktörler çoktan hayata küsüp başka sektöre geçmiş olacaklar..
-bir amacım yok farkındalık sadece.
Görüyorum ki yeni dünya anlatımı şöyle sektörde:
Evet biz değişiyoruz. Hatalarımızdan ders çıkarıyoruz.
Ama sen yine de sus.
Şimdi görüyorum türlü türlü saf işlerle saf değiştiren kimlikleri ve o yarışları.
Şimdilerde dizilerde göremiyoruz demişsiniz.
Ben kesemi dolduruyorum.. izliyorum..
hiç yorulmadan.
Belki rüzgar hafifleyince..
Lakin bol bol filmlerde..
🌹
2009’du sanırım.
Özel bir tiyatronun seçmelerini kazanarak profesyonel hayata adımımı attım.
Gösterdiğim tek vefa, profesyonelliğin kendisine dairdir.
Dürtülerimi esaretten, duygusal manipülasyona ve istismara karşı vahşilikten, yalana teşvik edecek çevresel faktörlerin korkusundan kendimi törpülemek..
Cılız kalmak, çıplak, ürkek, sessiz biri olmak:
Lakin güzel, alımlı, teşvik ettiren, yalnızca madde boyutuna hitap eden güzel bir aksesuar olarak daima dikkat çekmek.
Bunlarla çok mesaim de olmadı. Yalnızca fotoğraflarda kusursuz olunması bence gerçekle yaptığımız en iyi anlaşmadır.. İsteyen façasına şekil verir, ayağını kafasına diker.. zerre ilgilenmem.
Oyuncunun en iyi izleyici olduğunu biliyorum.
Oyunculuğun da izlenimcilik süzgecinden geçmesinin şimdilerde olmasa da uzunca bir dönemdir mutlak olduğunu.
Oyunculuk, insanidir. Oyunculuk, dürtüseldir.
Oturduğunuz yerde sizi hayatın gıcık etmesidir.
Saçma sapan bir bitkiye Yaradan’ın mucizesi olarak da bakmaktır..
Bazen 5-6 ay çalışmam. Elime senaryo almam. Bazen de alamam. Uygun bi şeyler olmaz.
Ben o aralarda oyuncuyumdur. O aralarda bana ne oluyorsa, elime senaryo aldığımda, başkasına göre boş geçirdiğim o hafta sonundan bir anın içine yerleşiyorumdur.
Şimdilerde televizyonlarda oynayan ve daima güzel arayan bazı yapımlara bakıyorum.. inatla bir kilolu aktör-aktris, dişleri aralık, saçları beyaz, bedensel engelli, kırışıklıklarına müdahale etmemiş .. ve daha bir çok örnek ..
Öyle az ki..
Müge Anlı’yı seyrediyoruz mesela.. çeşit çeşit katil, yalancı, mağdur.. boy boy insan görüyoruz.. kendi gibi olan fiziksel..
Müge Anlı’yı biri oynasa.. tüm bu program hikayesini.. gerçekçi bir anlatımla..
karşıdaki uzun koltuğa oturacak aktörler çoktan hayata küsüp başka sektöre geçmiş olacaklar..
-bir amacım yok farkındalık sadece.
Görüyorum ki yeni dünya anlatımı şöyle sektörde:
Evet biz değişiyoruz. Hatalarımızdan ders çıkarıyoruz.
Ama sen yine de sus.
Şimdi görüyorum türlü türlü saf işlerle saf değiştiren kimlikleri ve o yarışları.
Şimdilerde dizilerde göremiyoruz demişsiniz.
Ben kesemi dolduruyorum.. izliyorum..
hiç yorulmadan.
Belki rüzgar hafifleyince..
Lakin bol bol filmlerde..
🌹
Böyle umutlu, dualı bir günüm olmuştu ..🩵
En güzel organizasyonlardan biri sanırım🤍 💌
Sevgili Atilla Dorsay.. T24’deki #cenazemizehoşgeldiniz yazınızı heyecanla okudum..
Bu ilk senaryomuz.. Galasında sizleri görmek onurdu..
Bizi tanıştıran muhteşem kaderin müsebbibi sevgili #AttilaÖzdemiroğlu ‘nu sevgiyle anıyorum, binlerce teşekkür ediyorum.
Duyduğum büyük hayranlık ve heyecan vizyona girdiğimiz bu ilk günde sayenizde ikiye katlandı..
Sonsuz teşekkürler..
İyi ki varsınız..
🎀
@ecedorsay vesilesiyle iletileceğini biliyorum bu mesajın💌
@t24comtr 🎉
Elimize sağlık güzelim @dogacanperkun 🪩🎉🎏